Bir temmuz günüydü, sosyal medya listelerinin en başında onun adı vardı. Enfes gülüşle süslenen fotoğraf karesinin altına, Muğla’da kaybolduğu, arandığı yazıyordu. Milyonlarca vicdanlı insan tüm kalbiyle sağ olarak bulunmasını temenni etti, ancak olmadı…
İyi temennilerimiz gelen haberle yok oldu, adeta kanımız dondu. Bir insanın bir insana bunu nasıl yapabildiği dolaştı zihinlerimizde. Biz yazılanları, çizilenleri okuyamadık, korktuk, hayal edemedik, aklımıza getiremedik, canlandıramadık… Bizim canlandıramadığımız o vahşi cinayete kurban gitti Pınar… Boğuldu, varile konuldu, diri diri yakıldı, üzerine beton dökülüp nehre atıldı…
1,83 boyunda 68 kilo ağırlığında dünyalar güzeli Pınar Gültekin. Adıyla soyadıyla olduğu gibi gülüşüyle de aklımıza kazınan hayatının baharında bir genç kadın. Hayalleri, gelecek planları olan bir kadın. Anne- babasının çiçeği, kardeşlerinin göz bebeği bir kadın, kendisine insan denilen bir cani tarafından canavarca hisle eziyet çektirilerek öldürüldü. Cinayet açığa çıktığında nutkumuz tutuldu, göğsümüz sıkıştı. Bildiğimiz bilmediğimiz bütün naletleri okuduk, beddualar ettik. Gözyaşlarımıza hâkim olamadık, günlerce olayın etkisinden çıkamadık, kala kaldık… Vicdanı olan her insan gibi Pınar’ın katledilişinde kala kaldık…
Peki, sonuç ne oldu? Naletler okuduğumuz, ömrünün sonuna kadar hapiste kalacağını düşündüğümüz o caniye hepi topu 23 yıl ceza verildi. Eğer tamamını yatarsa şimdiki yaşını baz aldığımızda 55 yaşında bu cani toplum içerisine karışacak. Milyonlarca kadınla aynı metroya binecek, aynı dolmuşu kullanacak, aynı restoranda yemek yiyip, aynı kafede çay içecek, aynı gökyüzüne bakıp, aynı güneşi batıracak, aynı havayı soluyup, aynı sinemaya gidecek, aynı filme bilet alıp aynı sahneden tiyatro izleyecek, aynı marketten alışveriş yapıp, aynı mesire alanında mangal yapacak… Kimse kusura bakmasın ama ben bunları düşündükçe midem bulanıyor ve bu karara isyan ediyorum. Bir kadının öldürmenin cezası bu mu? Canavarca, eziyet çektirilerek öldürülen bir kadın varken bu neyin tahrik indirimi? Bir daha soruyorum neyin tahrik indirimi bu? Yahu bu caninin ölene kadar değil güneşi, güneş kırıntısını bile görmemesi gerekirken nedir bu salma merakı? Bu karar neresinden bakılırsa bakılsın kabul edilemez.
Davadan çıkan kararı okuyun her vicdanlı insanın içi yandı, korktu, endişeye kapıldı, adalet duygusu öldü, isyan etti. Ama Pınar’ın celladı gibi şer düşüncelere sahip psikopatlar yüreklendi, onlara gün doğdu, oh çektiler, iyiymiş ya bu dediler, sevindiler, keyiflendiler, tebessüm ettiler besbelli. Yani canilere gün doğdu, kurbanlara geceler çöktü…
Neredeyse her gün kadın cinayetlerinin işlendiği bir ülkede verilen bu karar, işlenecek cinayetlere bırakın engel olmayı cesaret kazandırmaz mı? Bu karar ile mi cinayetlerin önüne geçeceğiz, bu karar ile mi kadın cinayetlerine dur diyeceğiz? Hani nerede bu kararın caydırıcılığı? İnsan bile demek istemediğim bu caniye verilen ceza ödül değil de nedir?
Ya bu kadın katledildi. Cenazesi tanınmaz haldeydi, kimlik tespiti güç bela yapıldı. Annesi kızının cesedini öpemedi. Babası saçlarını son kez koklayamadı. Bu kadının mezarına ceset diye yanan kemikleri konuldu. Pınar Gültekin bu dünyada diri diri yakıldı. İzahı bile olmayan anlara şahit oldu. Ama onun celladı haksız tahrik indirimine layık görüldü…
Bu karara susup, sessiz kalmak işlenecek nice kadın cinayetlerinin önünü açmak demektir. Eğer bu dünyada bir adalet varsa bu adalet biran önce yerini bulmalıdır. Verilen karar bozulmalı, o mahkemeden hepimizin içini soğutacak bir karar çıkmalıdır. O mahkemeden çıkan karar Pınar’ı katleden cani gibi aramızda dolaşan canilere göz dağı vermelidir. Bir Pınar’ı daha kaybetmeye tahammülümüz kalmadı! Çünkü Pınarlar ölüyor caniler yaşıyor…