Tüm canlıların ve dünyanın varlığını ona borçluyuz. Suya...
Günlerdir haberlerde gördüğüm "Kuraklık kapıda mı?", "Barajlarda su seviyesi düştü, düşmeye devam ediyor", “Tarımda kuraklık tehlikesi artıyor!” haberlerini üzüntü karışımı endişeyle takip ediyorum.
Gerçekten son 3, 4 sene biz Türkiye ve dünya için çok zorlu geçti. Başımıza koronavirüs belası öyle bir geçti ki tüm yaşam tarzımızı, düşüncelerimizi, çalışma hayatımızı aklınıza gelebilecek her şeyi etkiledi. Bu belayı yaşamış ve yaşamaya devam eden insanlar olarak hafızamızdan silinmeyecek. Bununla da bitmeyecek. İnsanoğlu, daha başka başka bir sürü dertle boğuşmaya devam edecek.
Bunlardan biri de kuraklık... İzlediğim bir film vardı. Nükleer savaşın ardından dünya, çöllerin yaygınlaştığı ve susuzluk probleminin arttığı bir yer haline geliyor ve medeniyetin çöküşe doğru sürüklendiğini konu alıyordu. Distopik bir gelecekte insanlar bir damla su için savaşıyorlardı. Evet... Su savaşlarından bahsediyorum. Böyle söyleyince çocukların su tabancalarıyla oynadığı sevimli bir oyun gibi gelebilir fakat gerçek çok daha korkutucu bir boyuttaydı. Suyun kontrolünü elinde tutan bir lider ve bir damla su için birbirini yiyen insanlar. Ne kadar korkunç değil mi?
Filmler, her ne kadar fantastik, kurgusal ögeler taşıyor da olsa gelecekten haber veren durumları yansıttığı da kesin. Bu korkunç senaryoların başında uzay istilalarını, zombileri, salgın hastalıkları, kıyamet senaryolarını sıkça görüyoruz. İzlerken düşünmemiz gereken şeyler aslında bunlar. Zira salgın gerçeğiyle kısa bir süre önce tanıştık. Diğerleriyle tanışmamayı dilerim.
İnsanoğlu bir şeyin kıymetini kaybetmeden anlamıyor. Sanıyoruz ki bu kaynaklar tükenmeyecek, bizim emrimize amade bir şekilde dünya tüm cömertliğini bize sunmaya devam edecek. Maalesef bu kafayla gidersek ne gölgesinde serinleyeceğimiz bir ağacımız, ne içecek bir yudum temiz suyumuz, ne yiyecek bir lokma ekmeğimiz kalacak. Belki biz görmeyeceğiz bunu ama bizden sonraki nesil bu sıkıntıları yaşayacak.
Çevre ve doğayı koruma konusunda yeteri kadar bilinçli değiliz. Yolda biri yere bir çöp atsa içim gidiyor. Ben bir sakız kağıdını bile atmaktan imtina edip cebime çantama atarken bazı insanların içtiği suyun pet şişesini, sigara paketini, peçetesini sakızını, salyasını sümüğünü otunu çöpünü yere atarken utanmamasından ben utanıyorum ve de zoruma gidiyor. Bu dünya ve nimetleri bir tek biz insanlara özel değil. Nasıl ki evimizi temiz tutuyorsak yaşadığımız dünyaya da gözümüz gibi bakmak zorundayız!
“Su tasarrufu için neler yapmalıyız?” konusunda birkaç şey söyleyerek yazıma son vermek istiyorum.
Musluğu kapatın. Meyve ve sebzeleri akan suda yıkamayın. Damlatan muslukları onarın. Kısa duş alın. Bulaşıkları elde yıkamayın. Çamaşır ve bulaşık makinelerini dolmadan çalıştırmayın. Su tasarrufu sağlayan eşyalar kullanın. Sifon kullanımına dikkat edin.