Dostlar; bizleri, sizlerle buluşturan Allah’a hamd, rahmet ve merhametin örneği, peygamberimize salat ve selam olsun. Geçen haftaki yazımda, bu hafta İçin, ahlaka değineceğimi söylemiştim dostlar, haydi buyurun o zaman, Aslı merhamet ve ahlakıyla ün yapmış, bu günü ise bu merhamete ve ahlaka muhtaç olan, yitik medeniyetin, yitik insanları;
Biz paslı bir makasla budanmış bir medeniyetin çocuklarıyız. Bazı yaralarımız kangren olmuş, bazıları iyileşmeye yüz tutmuş. Öyle değil mi ki; bir medeniyet içinde merhamet, zarafet, incelik, haya, vefa kısaca “ahlak” barındırmıyorsa geldiğimiz yer medeniyet değildir. Oysa bizler; böylemi idik.
Ecdad...Nasıl da ince ruhluymuş.
Kuş evleri, sadaka taşları, hala ayakta duran mimari eserler...
Mezar taşına bile bırakılan bir sanat...
Birbirlerine davranışları, hatta gölgesinde oturduğu ağaca vefa duygusundan elindeki suyla ağacı sulayan.
Mustafa Kutlu değerli büyüğüm, kitaplarından istifade ettiğim hocamız bizlere yol göstermek için, şu satırlarıyla bizlere seslenir.
“Bir şey yap, güzel olsun. Huzura vesile olsun. Rikkate yol açsın, şevk versin, hakikate işaret etsin. Bir şey yap doğru olsun. İnsanları yalanın yanlışın bataklığına düşürmekten ya da düşmekten korusun. Rüzgara ve akıntıya kapılmasın. Karılsın lakin eğilip bükülmesin. Bir şey yap adil olsun. Haktan hukuktan ayrılmasın. Zalime haddini bildirsin, mazlumun payını versin.”
Nurettin Topçu; “ahlak eğitimin başında, hürmet ve merhamet duygusu gelmektedir. Çocuğa ilk sunulacak olan, hürmet ve merhamet duygusudur” der.
Hayatımız; bir düzen içerisinde akıp gitmekte, otursak da, yatsak da, çalışsak da günler bir birini kovalıyor. Bu kovalamacada dünyada bir ‘izimin’ bir özelliğimizin ve güzelliğimizin olması gerekir. İşte bunların başında merhamet ve ahlak gelir. İş ahlakından, aşk ahlakından, isyan ahlakından bahsederiz ama kardeşlik ahlakından pek konuşmayız. Erzurumlu İbrahim Hakkı hazretlerine göre; “arkadaşını, dinde kardeşini geride bırakmak bedenin afetlerinden biridir” der.
Sühreverdi, dostluk ve kardeşliği, Kur’an-ı Kerim’in emirleri arasında görür. Dostluğu ve kardeşliği bir “ amel” olarak kabul eder.
Bizim bugün bu çalkantılı hayatın sebepleri bizleriz. Birlik içerisinde olamayışımızın sebeplerini Mehmet Kaplan şöyle dile getirmiştir; “Bir birine yalan söyleyen ve birbirini aldatan insanlar haydut çetesi dahi kuramazlar.” Peygamberimiz ise “Mümin; güven yurdudur” der. Biz neresindeyiz bu durumun? Durumumuz vahim değil mi?
Öyle ise, “Hadi yüreğim gecenin ve günün mimarına sığınalım. Yeniden kendimizi toplamak dileğiyle. Önümüzdeki haftalarda bu konular detaylı bir şekilde anlatmak ve yazmak dileğiyle esen kalın değerli dostlar.