Geçtiğimiz hafta sonu tüm Türkiye’nin kanı dondu, sadece ben değil milyonlarca annenin yüreği ağzına geldi. Çünkü bir anne öpüp koklamaya kıyamadığı, aman üstü açık kalmasın diye gece kırk defa uyanıp üzerini örttüğü, kokusunda cenneti bulduğu evladı tarafından vahşice katledildi.
Sevgisi dünyalara sığmaz annenin, hep verir… Eğer söz konusu evladıysa canını da verir malını da verir, kendi hayatını da yoluna serer. Çünkü evlat annenin canından ötedir. Öyle bir sevgidir ki bu en şikâyet ettiği anda bile onun tırnağının ucuna zarar gelecek diye korkar, içi üşür. Evlat ölümü bu yüzdendir ki dünyada ki en tarifsiz acıdır. Hep Allah evladının acısını sana yaşatmasın diye dua edilir annelere. Tarifi olmayan acıları yaşatan tek varlık evlattır. Anne, rahmine düştüğü andan itibaren sever evladını, tanımadan, kaşının gözünün nasıl olduğunu bilmeden, teninin, saçının rengini bilmeden, boyunu, posunu, huyunu, suyunu bilmeden sever. Anne karnına düşen o kan pıhtısını öyle bir sever ki bu dünyada o sevginin üzerine yazılan hiçbir sevgi yoktur.
Dün aramızdan göklere bir melek uçtu, kanatlarında ne götürdüğünü hiç bilmediğimiz bir melek, Havva Hanım… Oğlu tarafından…………………………………….. öldürüldü. Ben ölüm şeklini dahi yazamıyorum. O noktalar var ya işte o noktalar dile değil kaleme dahi alınamayan anlatıların ifadesi. Ah canım anne Havva, sen ne umutlarla ne zorluklarla büyüttün o evladını. O yaşa getirmek için ne emekler harcadın. İlk doğduğunda kim bilir kaç gece uykusuz kaldın, kaç kahvaltını yapamadın, kaç yemeğini yiyemedin, kaç gün duş almaya giremedin, kaç gün evden çıkamadın… Yeri geldi evine ekmek almadın ama ona bez aldın, en sevdiği çikolatayı aldın. Yüzünde oluşan tebessüm için kendi yorgunluklarını olmazlarını halının altına süpürdün...
O sen görme diye yanında ağlamadı, sen üzülme diye kızılcık şerbetleri içti, sen ağlama diye kucağında saatlerce pışpışladı, senin çıkardığın gaz onun ferahlığı oldu, sen eksik kalma diye kendisi hep yarım gezdi. Ve ne biliyor musun? Bütün bunları yaparken hiç şikâyet etmedi. Seni sevmekten, seni affetmekten, sana kucak açmaktan hiç vazgeçmedi. Biliyor musun belki şu yaptığın son olayı bile affedecektir. Belki yine sana kıyamayacaktır, belki sana toz kondurmayacaktır, belki yaptı bir hata diyecektir, belki belkiii…
Yüreğim sıkışıyor, kalbimin orta yerinde devasa bir yangın, sözlerim, kelimelerim o kadar anlamını yitirdi ki. Öylece savruluyorum esen rüzgâra. Bir anne olarak korkularımla, neyi eksik yapıyorumlarımla, acaba evladımı yeterince seviyor muyumlarımla… Yani bir anne olarak yine kendi vicdanımla evladıma nasıl şifa olurum diye düşünüyorum. Çünkü anneler böyledir, çünkü anneler her durumda evladına yetemediğini hisseder, çünkü anneler her defasında önce kendisini suçlar, anne önce evladını kendi kalbinde aklar, şifalar…
Ah güzel annelerimiz, ah cennetin ayakları altında olduğu müjdelenen annelerimiz hakkınızı helal edin. Sizler iyi evlat olalım diye emek verdikçe sanırım bizler ipin ucunu kaçırıyoruz. Rabbim hepinize hayırlı evlatlar nasip etsin. Allah bu ülkeye böyle bir olayı bir daha yaşatmasın.
Toplum olarak bu olayın hepimizde travmaya sebep olduğu ise bir gerçek. Lütfen ama lütfen iki beğeni üç beş yorum alacağım diye böyle vahşetleri yayınlamayın. Sansürlü sansürsüz ne olursa olsun olay zaten çok vahim, bir de bu olayın görüntülerine kimseyi maruz bırakmayın.
Rahmetli Havva Hanım bilemezdi ki eceli, beşiğini tıngır mıngır salladığı, yanmasın diye banyo suyunu tam kıvamında ayarladığı, tırnağını keserken canı acımasın diye milim milim kestiği evladının elinden olacak. Ah Havva Hanım mekânın cennet olsun. Bu dünya da yaşadığın acılar ahirette kefaletin olsun.
Rabbim evladıyla imtihan olan bütün annelerin yardımcısı olsun…