İlkokul bilgisidir aslında fen bilimleri dersinde öğrenip aklımızdan çıkmayan konulardan biridir maddenin üç hali. Katı, sıvı ve gaz. Sıvılar bulundukları kabın şeklini alır. Hangi kabın içine konulursa konulsunlar içinde oldukları kabın şekline bürünürler. Zorlanmadan, eğilmeden, bükülmeden…
Bilimsel değiştirilemez bir gerçek bu. Deneyini defalarca yaptığımız, doğruluğundan 100 de 100 emin olduğumuz bir gerçek. Ben size bilimsel olmayan bir gerçeklikten bahsetmek istiyorum. O da aslında sıvılardan başka en çok şekil alan şeyin insanoğlu olduğundan. Bu şekil alma sıvılarda anında gerçekleşirken insan da en çok zaman alan şeydir. İnsan bu bir kaba konulmaz tabi ki ancak aslında hep bir kabın bir kalıbın içinde yaşar. Görünmez olan bu kap insanın var oluşundan yok oluşuna kadar onunla var olur.
Doğduğumuz eve göre şekil alırız, ailemizin bize verdikleriyle, çevremizden gördüklerimizle. Dışımız faklı olsa da içimizin kabıdır onlar. Hayata bakış açımız, attığımız adımlar, edindiğimiz arkadaşlıklar… Değişime açıktır insan, konulduğu kaba sığmaz, başka kaplar denemek ister, deneyip yanılmak, deneyip kazanmak. Bu kapların bazıları tam ona göredir aslında, sıvı gibi görünmese de girer girmez cuk oturur üzerine, tam onluktur, ölçülüp biçilmiştir. Rahat eder bu kapta kendisini yormaz, zorlanmaz, hareket ettikçe kabın sivri uçlarından darbe görmez, hem boyuna, hem enine uygundur çünkü.
Bir de uymayan kaplar vardır hayatımızda. İçine giremeyeceğimizi adım gibi bildiğimiz yine de denemekten vazgeçmediğimiz kaplar. Ne şekli uygundur bize de ne içeriği. Ya çok küçüktür ya çok büyük. Ortası yoktur çünkü üzerine çekmeye kalktığında ya ayakların açıkta kalır ya da içine dolaşır düşersin. Ama hala ısrar edersin, o bulunduğun kaba göre şekil almak istersin. Sen kendini dışardan göremediğin için uyum sağladığını düşünürsün. Dışardan görünür yaraların. Sen bilmezsin, görmezsin çabalarsın. Çabaladıkça da hapsolursun içine, sana uyan kapları kaçırırsın…
Kaçırdığın şey aslında hayatın olur. Sen sana uymayan bir kap için şekil almaya çalışırken sana uyan ne varsa kaçırırsın. Tam sana uymayan kaptan çıkarken iş işten geçmiş olur. Artık her şeye geç kalmış olursun.
Aslında bahsettiğim bu kaplar bizlerin tercihleriyle şekil alan yaşamlarımızdır. Hayatımızdaki insanlardan tutun da çalıştığımız işe kadar. Hep birilerine bir şeylere karşı şekil almaya çalışırız. Oysa zaten şeklimiz hep bellidir. Şekil almak yerine olduğumuz gibi kalarak kendimize uyan kaplara sığsak hiçbir şey ne bu kadar zor olacak ne de bizleri bu kadar yoracak.
Yaşamlarımızın bizlere uymayan kaplara, kalıplara göre değil de kendimize göre olan kaplara göre şekillendirdiğimizde çok daha mutlu olacağımıza inanıyorum.