Bir meslektaşım, bir kadın hepsinden de öte henüz 29 yaşında gencecik bir insan Dilara Yıldız kamuoyunun malumu olduğu üzere 11 Ocak 2022 tarihinde öldürüldü.
Her gün yeni bir kadın cinayeti haberi ile güne uyanıyoruz. 2021 yılında en az 280 kadın öldürüldü. Bunun yanında şüpheli ölümler ve tespit edilemeyenler de düşünüldüğünde sayı daha da korkutucu bir hal alıyor. Yıl bazında kadın cinayetleri her yıl artış göstermeye devam ediyor. Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar romanında şöyle bir cümle yer alır: “Ölmek bile kendilerine böyle bir görev verilenlerin işidir.” Dilara Yıldız ve diğer öldürülen kadınlara böyle bir görev verilmedi. Maalesef uygulanmayan yasalar ve alınmayan önlemler bu vahim sonuçların doğmasına yol açtı. Görünen odur ki etkin önlemlerin alınmaması ile bu ölümler ne yazık ki artarak devam edecek.
Toplumda “İstanbul Sözleşmesi” olarak bilinen Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi 20 Mart 2021 tarihinde yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile tek taraflı olarak feshedilmiştir. Daha önceki yazılarımda da değinmiş olduğum gibi Anayasanın 90. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti adına yabancı devletlerle ve milletlerarası kuruluşlarla yapılacak anlaşmaların onaylanması, TBMM’nin onaylamayı bir kanunla uygun bulmasına bağlıdır. Usulüne uygun olarak konulmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır. Görüldüğü üzere anayasamız temel hak ve özgürlüklere ilişkin düzenleme içeren uluslararası sözleşmelere yerel mevzuata karşın üstünlük tanımıştır. Söz konusu bu düzenlemenin fiili olarak uygulama alanı bulmadığı ise İstanbul Sözleşmesinin ilga edilmesi ile ortaya konulmuştur. Usulde paralellik ilkesi usul hükümlerinin önemli düzenlemelerindedir. Buna göre bir yasanın kaldırılış şekli ile yürürlüğe giriş şeklinin paralel olması gereklidir. Yukarıda da değinildiği gibi uluslararası sözleşmeler ancak meclis tarafından onaylamaya yönelik yapılacak bir kanun ile mümkündür. Öte yandan İstanbul Sözleşmesinin kaldırılması ile Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile olmuştur. Dolayısıyla kaldırılma işleminin anayasal düzenlemeye aykırı olduğu açıktır. Bu nedenle kanaatimizce usulüne uygun bir ilga işleminden bahsedilmesi mümkün değildir ve İstanbul Sözleşmesi hukuken halen yürürlüktedir.
Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi 11 Mayıs 2011’de İstanbul’da imzaya açılmış ve ilk olarak Türkiye tarafından imzalanmıştır. Sözleşme ile kadınları her türlü şiddete karşı korumak ve kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti önlemek, konuşturmak ve ortadan kaldırmak; kadına karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına katkıda bulunmak ve kadınları güçlendirmek de dahil olmak üzere, kadınlarla erkekler arasında önemli ölçüde eşitliği yaygınlaştırmak; kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin tüm mağdurlarının korunması ve bunlara yardım edilebilmesi için kapsamlı bir çerçeve, politika ve tedbirleri tasarlamak; kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti ortadan kaldırmak amacıyla uluslararası işbirliğini yaygınlaştırmak; kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin ortadan kaldırılması için bütüncül bir yaklaşımın belirlenmesi maksadıyla kuruluşların ve kolluk kuvvetleri birimlerinin birbiriyle etkili bir biçimde işbirliği yapmalarına destek ve yardım sağlamak amaçlanmıştır.
8 Mart 2012 tarihinde yürürlüğe giren 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esasları düzenlemektedir. Bu kanun TC Anayasası ile Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler, özellikle Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi ve yürürlükteki diğer kanuni düzenlemeleri esas almaktadır. 6284 sayılı yasanın temelini bizzat kanun metninde yer aldığı gibi kaldırılan İstanbul Sözleşmesi oluşturmaktadır. Dolayısıyla uluslararası bir sözleşmeyi ilga etmek o sözleşmenin temelini oluşturan yerel mevzuattan yarar almayı beklemek çelişkilidir. İsmi İstanbul Sözleşmesi ya da başka bir isim olsun, sözleşme ya da kanun olsun esasen hiçbiri uygulanmadığı takdirde soyut birer kuraldan öte bir anlam ifade etmemektedir. İstanbul Sözleşmesi yürürlükte olsun ya da olmasın önemli olan kadının ve korunmaya ihtiyacı olanın cinsiyet ayrımı gözetmeden korunmasıdır. Bu nedenle mevcut yasal düzenlemelerin kaldırılması yerine etkin şekilde uygulanması gerekmektedir. Yasaların yaptırıma dönüşmediği her gün ne yazık ki bir Dilara Yıldız daha ölecektir.