Anayasa, grevi bir hak olarak tanımlamış ve sınırlarını düzenleyen hükümleriyle bu hakkın çerçevesini çizmiştir. Grev hakkında yasal düzenlemeyi yapan yürürlükteki 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu ise normlar hiyerarşisine uygun olarak Anayasanın çizdiği çerçevede, grev hakkının kullanım şeklini düzenlemiştir. Anayasa’nın öngördüğü grev, yasal grev olarak düzenlenirken, bunun dışında kalan eylemler ve uygulamalar yasa dışı grev olarak düzenlenmiş, yasa dışı grev yasaklanmış ve yaptırıma bağlanmıştır. Ayrıca yasal grev kapsamında olan grevler de bazı durumlarda sınırlandırılmıştır. Grev hakkı, bazı işler ve işyerleri için sürekli olarak yasaklanırken, bazı işler ve işyerlerinde geçici olarak yasaklanmıştır.
6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu genel anlamda grevi kanuni olan ve olmayan grevler ayrımına giderek tanımlamıştır. 6356 sayılı kanunun 58.maddesine göre işçilerin, topluca çalışmamak suretiyle işyerinde faaliyeti durdurmak veya işin niteliğine göre önemli ölçüde aksatmak amacıyla, aralarında anlaşarak veya bir kuruluşun aynı amaçla topluca çalışmamaları için verdiği karara uyarak işi bırakmalarına grev denir.
Toplu iş sözleşmesinin yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması hâlinde, işçilerin ekonomik ve sosyal durumları ile çalışma şartlarını korumak veya geliştirmek amacıyla yapılan greve kanuni grev denir. Kanuni grev için aranan şartlar gerçekleşmeden yapılan grev kanun dışıdır. Kanuni grevden bahsedebilmek için belirli unsurların varlığı gereklidir. Bunlardan ilki amaç unsurudur. Kanuni grev sadece toplu menfaat uyuşmazlıklarının çözümlenmesinde söz konusudur.
Grevin tanımında yer alan başka bir unsur işçilerin topluca çalışmamak suretiyle işi bırakmalarıdır. İşin bırakılması, işin durdurularak işçilerin işyerinden ayrılmalarını ifade eder. Kanuni bir grev işçilerin işyerinden ayrılmalarını zorunlu kıldığından çalışmadan işyerinde kalmak, oturma grevi yapmak halleri kanuni grev sayılmamaktadır. Topluca işi bırakmanın, işyerinde işi veya üretimi ve böylece de çalışma barışını önemli ölçüde aksatmış bulunup bulunmaması önem taşımaktadır. Tek bir işçinin işi bırakması, grev olamaz; çünkü grev, toplu bir harekettir. Diğer bir unsur karardır. İşçilerin aralarında anlaşarak grev kararı almaları 6356 sayılı Kanun uyarınca kanuni sayılmaz, grev kararının kanuni olabilmesi için toplu görüşmeye taraf işçi sendikası tarafından alınması gerekir.
Grev, bazı hukuk sistemlerinde bir hak, bazılarında ise bir özgürlük olarak düzenlenmektedir. Grevin bir özgürlük olarak düzenlenmiş olması, grev hakkının bir temel hak olarak Anayasa’da veya anayasal metinlerde yer almaması ve anayasal güvenceden yoksun olması anlamına gelmektedir. Grevin bir özgürlük olarak tanınması durumunda, hukuk düzeni greve izin vermekte, ancak herhangi bir ayrıcalık, bir güvence tanınmamaktadır. Zaman içerisinde grev olgusu ve anlayışı çeşitli değişikliklere uğramıştır. Grev bir hak olarak kullanıldığında, hak sahiplerine belirli bir çerçevede iş güvenliği sağladığı gibi, işverenin de grevcilerin haklarına saygı göstermesi ve greve tahammül etmesi gereğini de beraberinde getirmektedir. Grevin yasal metinlerde yer almasının amacı işçi ile işveren arasındaki dengenin kurulmasıdır. Bu hususun ne kadar sağlanabildiği grevin ne kadar etkin ve yasal olarak uygulanmasına bağlıdır.