2010’lu yılların başından bu yana Türkiye’de bulunan Suriyeli sayısı günbegün artarken geçtiğimiz haftalarda başlayan Afgan akınının da etkisiyle Türkiye’deki yabancılar tekrar gündeme gelmiştir. 2021 yılı ocak ayı verilerine göre Türkiye’deki kayıtlı Suriyeli sayısı 3 milyon 688 bin 238 kişidir. Bunlara kayıt dışı olanlar ve henüz verileri tam olarak netleşmemiş Afganlar da dahil edildiğinde demografik olarak etkili konuma gelebilecek bir yabancı varlığından söz edilmektedir. Bu durum işbu yabancıların hukuki konumlarının net olarak belirlenmesini gerekli kılmıştır. Yabancıların hukuki konumu belirlenirken ilk tespit edilmesi gereken bu yabancıların mülteci, sığınmacı, yerinden edilmiş, zorunlu göçmen ve geçici hukuki korunan kavramlarından hangisi içine dahil olduğudur. Toplumda yaygın olarak Suriyelilere ve şimdi de Afganlara mülteci denildiği görülmektedir. Ancak ulusal ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası mevzuat gereğince bu yabancıların mülteci olarak adlandırılabilmesi mümkün değildir. Türkiye’nin de taraf olduğu 1951 tarihli Cenevre sözleşmesi ve bağlı protokol kapsamında mültecilik sıfatı Avrupa’da meydana gelen olaylar sonucunda dini, ırki, tabiiyeti, siyasi ideolojisi ve belli bir gruba mensubiyeti nedeniyle zulme uğrayacağından haklı sebeple korktuğu için vatandaşı olduğu ülkede ve bu ülkenin korumasında bulunamayan kişilere tanınmaktadır. Türkiye Cenevre Sözleşmesini ve bağlı protokolü coğrafi sınırlama uyarınca uygulamakta ve sadece Avrupa’dan gelenleri mülteci olarak kabul etmektedir. Mültecilik şartlarını taşıyan ancak Avrupa dışından gelen kişiler ise şartlı mülteci olarak nitelendirilmekte ve ancak üçüncü bir ülkeye yerleştirilene dek uluslararası korumaya tabi tutulmaktadır. Domestik mevzuatımızda yabancıların hukuki durumu Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu ile düzenlenmiş bulunmaktadır. Bu kanunda yer verilen ve yönetmelikle somutlaştırılan şekli ile ülkesinden ayrılmaya zorlanmış ve ayrıldığı ülkeye geri dönemeyen acil ve geçici koruma bulmak amacıyla kitlesel olarak Türkiye sınırlarına gelen veya sınırlarını geçen yabancılara uygulanacak rejimin adı geçici korumadır. Ulusal ve uluslararası mevzuat birlikte değerlendirildiğinde ülkede bulunan Suriyelilerin ve olası görüldüğü şekli ile Afganların geçici korunan sıfatına sahip oldukları görülmektedir.
Domestik mevzuatımızda geçici korumanın şartları Geçici Koruma Yönetmeliği ile düzenlenmiş bulunmaktadır. Buna göre geçici koruma kararı, Bakanlığın teklifi üzerine Cumhurbaşkanı tarafından alınır. Cumhurbaşkanı geçici koruma kararında geçici koruma kapsamına alınacakları, geçici korumanın başlangıç tarihini ve gerekli görülmesi halinde süresini, geçici koruma süresinin uzatılması veya sona erme koşullarını da belirtir. Yönetmelikte geçici korunanlara sağlık, eğitim, iş piyasasına erişim, sosyal hizmetler ve yardımlar ile tercümanlık ve benzeri hizmetler sağlanabileceği belirtilmiştir. Buna göre geçici koruma statüsündeki yabancılar geçici barınma merkezlerinin içinde ve dışında sağlık hizmetlerinden yararlanabilecektir. Geçici korunanlardan temel ve acil sağlık hizmetleri ile bu kapsamdaki tedavi ve ilaçlardan Bakanlıkça belirlen tutar veya oran üzerinden katılım payı alınabilecektir. Bu kapsam dışında kalan sağlık hizmetlerinden ise, SGK tarafından genel sağlık sigortalıları için belirlenen bedelden daha fazla bedel alınamayacak ve bu bedel genel müdürlük tarafından karşılanacaktır. Geçici korunanların acil ve zorunlu haller dışında özel sağlık kuruluşlarına doğrudan başvuramayacakları da düzenlenmiştir. Geçici korunanların eğitim faaliyetleri, geçici barınma merkezlerinin içinde ve dışında Millî Eğitim Bakanlığının kontrolünde ve sorumluluğunda yürütülür. Bu kapsamda; 54-66 aylık çocuklar öncelikli olmak üzere okul öncesi eğitim çağındaki 36-66 aylık çocuklara, okul öncesi eğitim hizmeti verilebilir. İlköğretim ve ortaöğretim çağındakilerin eğitim ve öğretim faaliyetleri, Millî Eğitim Bakanlığının ilgili mevzuatı çerçevesinde yürütülür. Yaygın eğitim kapsamında kişisel gelişim, sosyal-kültürel, mesleki ve teknik, sanatsal ve sportif alanlarda talebe bağlı olarak kurslar düzenlenebilir. Geçici korunanların ön lisans, lisans, yüksek lisans ve doktora eğitimleriyle ilgili usul ve esaslar Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı tarafından belirlenir.
Geçici koruma kimlik belgesine sahip olanlar, Cumhurbaşkanınca belirlenecek sektörlerde, iş kollarında ve coğrafi alanlarda çalışma izni almak için Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına başvurabilir. Geçici korunanlara verilen çalışma izinlerinin süreleri, geçici korumanın süresinden fazla olamaz. Geçici koruma sona erdiğinde, bu kapsamda verilen çalışma izni sona erer.
Geçici koruma statüsü cumhurbaşkanı kararı ile ya da bireysel olarak sona erdirilebilir. Buna göre cumhurbaşkanı, sonlandırma kararıyla birlikte; geçici korumayı tamamen durdurarak geçici korunanların ülkelerine dönmesine, geçici korunanlara, koşullarını taşıdıkları statünün toplu olarak verilmesine ya da uluslararası koruma başvurusunda bulunanların başvurularının bireysel olarak değerlendirilmesine, geçici korunanların, kanun kapsamında belirlenecek koşullarda Türkiye’de kalmalarına izin verilmesine karar verebilir. Geçici korumanın bireysel olarak sona erdirilmesi de mümkündür. Geçici korunanların; kendi isteğiyle Türkiye’den ayrılması, üçüncü bir ülkenin korumasından faydalanması, üçüncü bir ülkeye insani nedenler veya yeniden yerleştirme kapsamında kabul edilmesi ya da üçüncü bir ülkeye çıkış yapması, ölmesi, Türk vatandaşlığını kazanması, hallerinde geçici koruma bireysel olarak sona erer.
Suriyeliler ve Afganlar ile akıllara gelen diğer bir soru da bu yabancıların Türk Vatandaşlığını kazanıp kazanamayacağı noktasındadır. Vatandaşlık kazanılması şartları Türk Vatandaşlık Kanununda düzenlenmiştir. Burada öngörülen şartların sağlanması örneğin bir Türk ile evlenen Suriyelinin diğer şartları da taşıması halinde vatandaşlık kazanması mümkündür. Ancak geçici korunanların genel başvuru yoluyla da Türk vatandaşlığını kazanmaları, Geçici Koruma Yönetmeliğinin 25.maddesi ile engellenmiştir. Buna göre geçici koruma kimlik belgesi, Türkiye’de kalış hakkı sağlar. Ancak bu belge Kanunda düzenlenen ikamet izni veya ikamet izni yerine geçen belgelere eşdeğer sayılmaz, uzun dönem ikamet iznine geçiş hakkı tanımaz, süresi ikamet izni toplamında dikkate alınmaz ve sahibine Türk vatandaşlığına başvuru hakkı sağlamaz.
Ülkemizde her geçen gün artan geçici korunan sayısı toplumda tepki toplamaya devam ederken mevcut düzenlemeler dışında birtakım hukuki, sosyal ve ekonomik düzenlemeleri gerekli kılmaktadır. Bu düzenlemelerin gelip gelmeyeceği, geçici korunanların Türkiye üzerinden başka ülkelere geçip geçmeyecekleri, geçmezler ise günbegün artan Suriyeli ve Afganların toplumu ne şekilde etkileyeceği önümüzdeki günlerde daha net olarak karşımıza çıkacaktır.