Merhaba sevgili okurlar. Bugün sizlere uzun yıllardır hayatımızın hemen her alanında olan ambalaj adı verilen malzemelerin ekonomiye ve doğaya etkilerinden bahsedeceğim. Her gün belki onlarca ambalaj elimize gelip geçiyor. Peki, bu kadar alışık olduğumuz bu ambalajlar ne kadar masum gelin hep beraber bir göz gezdirelim.
Öncelikle ambalaj nedir ona bir bakalım. Türk Dil Kurumu’na göre ambalajın tanımı şu şekildedir: “Eşyayı sarmaya yarayan mukavva, kâğıt, tahta, plastik ve benzeri malzeme.” 26.06.2021 tarih ve 31523 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Ambalaj Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği’nde ise tanım biraz daha geniş bir şekilde verilmekte. Bu tanıma göre ambalaj: “Hammaddeden işlenmiş ürüne kadar, herhangi bir ürünün üreticiden kullanıcıya veya tüketiciye ulaştırılması aşamasında, taşınması, korunması, saklanması ve satışa sunulması için kullanılan herhangi bir malzemeden yapılmış iadesi olmayanlar da dahil belirli kriterler çerçevesinde tüm ürünlerdir.” şeklindedir.
Sabah kahvaltımızı yapmak için fırından satın aldığımız ekmeği koyduğumuz poşetlerden tutun da, internetten sipariş ettiğiniz bir ürünün kargo kutusuna kadar her yanımız çeşitli türlerdeki ambalajlar ile dolu. Peki bizler bu ambalajları ne yapıyoruz diye bir soru yöneltecek olursam bir çoğumuzun cevabı maalesef çöpe atıyoruz olacaktır.
Ambalaj atıkları geri kazanımı mümkün olan atıklardır. Özellikle gıda ambalajları tamamen sıfır hammaddeden yapıldığı için geri kazanım verimi oldukça yüksektir. Çevremizde gördüğümüz birçok malzeme ve kullandığımız birçok ürün geri kazanılmış malzemelerden elde edilmiş hammaddelerden imal edilmekte. Kullandığımız bilgisayarların plastik parçalarından tutun, okuduğumuz gazetelerin sayfalarına kadar pek çok şey geri dönüşüm ürünüdür.
Yapılan araştırmalar belediyeler tarafından toplanan atıkların içeriğinde ortalama yüzde 30-35 civarında geri dönüştürülebilir atık olduğunu gösteriyor. Bu oran göze çok az gibi gelse de Kocaeli için yapılan bir araştırmanın sonucunda Kocaeli’nde evlerde oluşan günlük atık miktarı 2020 yılında 2200 ton civarında hesaplanmıştır. Yani sadece içinde bulunduğumuz ilde her gün yaklaşık 700 ton geri dönüştürülebilir atık geri dönüştürülmek yerine depolama sahalarında yer işgal etmeye gönderiliyor. Bu sayıyı bir yıla vurduğumuzda ise 225500 ton gibi korkunç bir değeri görüyoruz.
Kocaeli’nin nüfusu şu anda 2 milyon kişi civarında, ülkemizin nüfusunun da 84 milyon civarında olduğunu göz önünde bulundurarak bir hesaplama yaptığımızda ülkemizde yılda 10 milyon ton geri dönüştürülebilir ürünü biz depolama sahalarında heba ediyoruz. Bu atıkların doğaya karışma sürelerinin 10 yıllar aldığını da düşünürsek tam bir çevre felaketi gözler önüne serilmekte.
Bu rakamlar sadece belediyeler tarafından depolama sahalarına ulaştırılabilen miktarı gösteriyor. Bir de bunun çöpe atılmadan doğrudan doğaya bırakılan kısmını düşünün. Eski yazılarımın birinde yolda yürürken çevrenize dikkatle baktığınızda karşılaşacağınız manzaradan bahsetmiştim. Her tarafımız atıklarla dolu. Kayıt altına alınmış veya alınmamış milyon tonlarca ambalaj atığı çevremizi sarmış durumda.
Bizler bu doğada yaşayan insanlar olarak çok basit ama bir o kadar da etkili tek bir yöntemle bu miktarı ciddi oranda düşürebiliriz. Yapmamız gereken tek şey başta ambalaj atıkları olmak üzere geri dönüştürülebilen her atığı geri dönüşüm kutularına atmak. Gebze Belediyesi’nin bununla ilgili bir çalışma programı var. İlçemizde bulunan her mahalle ve köye her hafta belirli zamanlarda ambalaj atıkları toplama araçları geliyor ve biriktirilen ambalaj atıklarını geri dönüşüme göndermek üzere topluyor. Bu kampanyaya elimizden geldiğince destek olarak çok büyük bir adım atmış olacağız.
Çok sevdiğim yazarlardan olan Stefan Zweig, Satranç isimli kitabında şu sözü söylüyor; “Dünyayı değiştiremiyorsan dünyanı değiştir.” Gelin kendi dünyamızı biz değiştirelim. Hoşça kalın.