6 Haziran tarihinde toplanarak 22 maddelik Marmara Denizi Koruma Eylem Planı hazırlayan Marmara Belediyeler Birliği, planın ilk maddesi olan Bilim ve Teknik Kurulu’nu oluşturarak bu planın kanaatimce en önemli adımını atmış oldu. TÜBİTAK Başkanlığı, YÖK üyeliği gibi çok önemli görevlerde halihazırda görev yapan Prof. Dr. Hasan Mandal kurul başkanı olarak seçilirken ayrıca 20 bilim insanı daha kurul üyesi olarak görev aldı.
Kurulda görev yapacak kişilere baktığımız zaman özellikle çevre, çevre bilim ve teknolojileri, deniz bilimleri, deniz teknolojileri, su bilimleri gibi müsilaj ile ilgili çalışmalarda en önemli bilim dalları üzerine ciddi akademik geçmişleri ve çalışmaları olan çok kıymetli bilim insanlarımızı, akademisyenlerimizi görüyoruz. İçlerinde bizzat tanıdığım, ders aldığım akademisyenlerin de bulunduğu bu kurulun çok önemli ve değerli çalışmalar yaparak müsilaj ile ilgili ciddi ilerlemeler kaydedebileceğini düşünüyorum.
Önceliğimiz şu an için müsilaj olsa da kurulun müsilaj sonrası kadrosunu genişleterek daha kapsamlı bir topluluk olarak çalışmalarına devam etmesini görmeyi can-ı gönülden isterim. Bugün denizimiz için yaptığımız çalışmaları yarın ormanlarımız, akarsularımız, yeraltı ve yerüstü havzalarımız gibi daha geniş alanlarda temizleme amaçlı değil, önlem amaçlı çalışılması, gelecek çevresel felaketleri en başında önleyebilme açısından çok önemli olacaktır.
Marmara Denizi Koruma Eylem Planı kapsamında diğer maddelere de göz attığımda her bir madde için sayfalar dolusu yazacak, konuşacak sözüm var elbet ama şimdilik sadece şunu söylemek istiyorum, bu maddeler ne çok kompleks ne de uygulanabilirliği çok zor maddeler, sadece uyarıların dikkate alınmamasından kaynaklı çok ama çok geç kalınmış kararlar. En basitinden madde 9 (Atık su arıtma tesislerinin yapımı ve işletilmesini çok daha kolay hale getirmek için kamu-özel sektör işbirliği modelleri hayata geçirilecek.) ve madde 15’i (Marmara Denizi’yle ilişkili havzalarda, dere yataklarına yapay sulak alanlar ve tampon bölgeler oluşturularak kirliliğin denize ulaşması önlenecektir.) okuduğumuzda bu önlemleri almak için bir çevresel felaket yaşamamız mı gerekiyordu diye sormadan kendimi alamıyorum.
Hatırlarsınız pandeminin ilk zamanlarında belediyeler sokakları halı yıkar gibi bol bol köpürterek “önlem” almıştı. Birçoğumuz bu konuya eğlenerek baksak da bunun bir başka çevre felaketi olduğu da çok konuşuldu. Nitekim plan kapsamında madde 17 (Fosfor ve yüzey aktif madde içeren temizlik malzemelerinin kullanımı aşamalı olarak azaltılacaktır.) tam olarak bu konuya parmak basmakta.
Sözlerimi bu haftalık daha fazla uzatmak istemiyorum. Son bir naçizane öneri ile yazımı bitireyim. Bizim ülkemizde bir müsibet bin nasihatten iyidir diye bir atasözümüz var. Müsilaj bizim için müsibet oldu, bundan sonra nasihatlere kulak kabartalım.
Teşekkürler güzel yazın için . Alınan kararları uygulamak için öncelikle ağır yaptırım gerekiyor. Avrupa’nın çöpünü alan bu ülkede bu yaptırımları devreye sokmak yürek ister. Çünkü birileri koltuk, birileri ise az harcayıp çok kazanmak derdinde. Durum böyle olunca kim takar denizde kirlenmeyi . Vah ülkem vah.
Önlemlere kulak asılırsa ülkemizin denizleri çöplük ve artıkların denizi olmaktan kurtulur ama işin ucu az harcayarak çok kazanmak isteyenlere dokunacağı için uygulanması zor o nedenle maalesef bu önlemler sözde kalır, bu önlemlere bir de ağır yaptırımlar ilave etmek gerekir ancak Avrupa’nın çöplerini alan bu ülke de bu uygulama olur mu bilmek zor. Güzel yazını İçin teşekkürler.
Tebrikler oğlum.