Birkaç hafta önce “kağıt toplayıcısı” olarak bilinen, hepimizin çöp konteynerleri başında çekçekli arabalarıyla görmeye alışık olduğumuz kardeşlerimiz hakkında haberler görmeye, okumaya başladık. İstanbul Valiliği tarafından yayınlanan genelge ile depolara baskınlar yapıldı ve atık toplayıcılarının ekmek teknelerine el koyuldu. Peki, bu işin arka planında neler var biraz inceleyelim.
Sokak toplayıcıları, gece gündüz sırtlarında taşıdıkları çekçekli arabalarla dolaşarak, kıymeti toplum tarafından bir türlü bilinemeyen ve geri dönüşüm kutuları yerine evsel atık kutularına atılan geri dönüştürülebilir malzemeleri toplayan kişilerdir. Ülkemizde binlerce sokak toplayıcısı var. Farklı illerde, farklı yaşlarda, farklı cinsiyetlerde, farklı kökenlerde de olsa hepsinin ortak bir noktası var: “Yoksulluk”.
Herhangi bir güvencesi olmayan, sigortasız çalışan, çoğu gecekondularda yaşamlarını sürdüren bu geri dönüşüm işçileri, ekmeklerini, yanından geçerken bile bizi rahatsız eden çöp konteynerlerinden çıkarıyor. İstanbul Valiliği çıkardığı genelge ile haksız kazanç, kamu zararı, halk sağlığı sorunu ve kayıt dışı çalışmayı gerekçe göstererek belediyeleri sürece dahil etti ve gece yarısı baskınları başladı. Ümraniye ve Bakırköy’de atık depolarına yapılan baskınlarla başlayan süreç İstanbul’un tüm semtlerine yayıldı. Yüzlerce sokak toplayıcısı mağdur duruma düştü ve çeşitli basın açıklamaları yaptılar. Yapılan açıklamaların hemen hepsinde söylenen şeyler aynıydı.
Atık sektörünün emekçileri çalışma şartlarının zorluğundan şikayetçi olduklarını ve yıllarca gidebildikleri her makama giderek destek istediklerini ancak bir dönüş alamadıklarını söylüyorlar. Belediyeler, valilikler, sivil toplum kuruluşları ve hatta siyasi partilere varana kadar onlarca kapı çaldıklarını ve mağduriyetlerini belirtiyorlar. Üstüne üstlük bunca yıldır sokaklarımızın bir parçası olan bu emekçilere karşı yapılan bu hamle neden bir anda yapıldı merak ediyorlar. Ülkemizin en büyük sorunlarından birisi bir adım atıldığında bunun getiri ve götürülerinin tam olarak tespit edilmemesi. Daha önce de yazmıştım bizim ülkemiz maalesef “kervan yolda düzülür” demeyi çok seviyor.
Bu yayınlanan genelge, sokak emekçilerini güvence altına almak yerine neden onları ekmeklerinden etti? Çalışanların ekmek tekneleri elinden alındı ve ortada bırakıldı, hatta yer yer gözaltı ve sınır dışı durumları yaşandı. Bu insanların suçu günahı neydi? Altın kıymetinde olan geri dönüşüm sektörünün bel kemiği olan bu insanların sağladığı ekonomik kazanç nereye gidecek? Bu sektörü domine etmek isteyen birileri mi var? Ayrıca bu genelgenin çıkış tarihi de manidar oldu. İlk başlarda durum net anlaşılmasa da 09.10.2021 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 2 farklı yönetmelik ve 2 farklı tebliğ durumu biraz daha netleştirmiş oldu. “Atık Ön İşlem ve Geri Kazanım Tesislerinin Genel Esaslarına İlişkin Yönetmelik” ve “Sıfır Atık Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” hayatımıza yeni maddeler eklerken “Atık Getirme Merkezi Tebliğinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Tebliğ” ve “Bazı Tehlikesiz Atıkların Geri Kazanımı Tebliğinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Tebliğ” bazı durum değişikliklerine sebebiyet verdi.
Yönetmelikleri incelemem doğrultusunda 2 farklı sonuca vardım. Ya ülkemiz atık konusunda inanılmaz bir bilince ulaşma hedefi ile hareket ediyor ya da birileri atık sektörünü ele geçirerek, sektördeki her emekçinin kazançlarına ortak olmaya çalışıyor. Temennim elbette ki birincisinin olması yönünde ancak ikinci ihtimali de pek uzakta görmüyorum.
Emekçinin her türlüsü bizim canımız. Hiçbir emekçinin hak ettiği kazancın aşağısını almadığı, güvencesiz, ölüm tehlikesi ile burun buruna zamanlar geçirmediği ve hiçbir zaman mağdur edilmediği, çok daha adil bir dünyada buluşmak dileği ile hoşça, adalet ve eşitlik ile kalın.